Okuldayım şimdi. canım acıyor. doğarken senin canını acıttığım aklıma geldikçe daha bir artıyor karnımdaki ağrı. sen de okuldasın, en az benim kadar sevdiğin miniklerinle birliktesin. yoruluyorsun ama yetiyor onların sevgileri her şeye. anne, canım acıyor. niye canım acırken aklıma ilk sen geliyorsun? niye korkunca ilk sen ? sen her şeye yetebilensin. varlığıyla bir deniz feneri, bir yel değirmeni, karanlıkta bir sokak lambası, ağrı kesici, ateş düşürücü, ozon tabakası... sen her şey olabilensin, herkesin yerini doldurabilen, ama kimsenin yerini dolduramadığı..
annem mavi gözlerin var senin. mavi gözlerinle anneannem gibisin. annene benzediğini duyunca mutlu oluyorsundur, çünkü ben sana benzetildikçe mutlu oluyorum.
ne güzel seninle ortak sevgiler, hayaller ve özlemler barındırabilmek... ne güzel hiç düşünmeden seninle konuşabilmek... en güzeli bize verdiğin sonsuz güvenle büyüyebilmek ve bir türlü bu yerden kopamamak. evdeki huzur sensin anne. senin olmadığın bir günü düşünemiyorum.
hatırlıyorum da bir gün yazılarımdan birini okuyup yanıma gelmiştin. muzip, yaramaz çocuklar gibi:"ben bir şey yaptım." demiştin. karanlık bir yazımı okuduğundan bahsedip sonrasında eklemiştin: "çok üzüldüm, benim kızım bunları yaşamış da ben yardım edemedim." demiştin. sarılmıştık, kim bilir kaçıncı kez...
kararlarımı hep bana bırakmıştın. "sen bilirsin." demiştin, ama kalbinin neden yana olduğunu da belirtebilmiştin. hayatta olabilecekleri yaşadığın kadarıyla önceden anlatmıştın. beni uyarmış, fakat asla istediğin gibi olmaya zorlamamıştın. hayatta sorumluluk sahibi olabilmenin önemini anlatıp durmuştun ve sorumluluklar yerine getirildiği sürece her şeyde özgürdük. kimi anneler kızlarına güvenirlerdi de çevreye güvenmezlerdi. sen bunu söyleyip durmazdın, bana güvenir "dikkat et!" derdin. olur olmaz emri vakilerime kızardın. kötü giden şeyler olursa sağlık olsun derdin. kötü giden sağlıksa "allah kimseye vermesin."...okuduğum kitapları sorar, sende okurdun. aynı telden çalardık zaten. mutfakta geçerdi okuldan gelince günümüz ve yemek sonrasında "haydi bir çay koy." derdin. bir de gündelik kanepe uykuların vardı ki ben asla anlayamadım o rahatsız kanepeyle aranızdaki özel bağı... uyanmaya yakın kıpırdanır, gözünü açınca "ayça!" derdin. bilirdim arkasından gelecek cümleyi:" su versene."
sonra geçen yaz... hastane odasında senin bir yarını yitirdik. beraberdik... ortaktı yine duygular, parçalandık. ölüm kimileriyle ayırırken bizi kimileriyle bütünleştirir. o gün, o odada anladım sana ne kadar muhtaç olduğumu. o an anladım, o zamanki duygularını tam olarak anlayabilmem için seni yitirmem gerektiğini. kızın kaderi annesiymiş diyorlar. sen benim hep bir adım önde olmamı istiyorsun. ancak bil ki ben, sen olmaya razıyım. çünkü kimse senin gibi olamaz benim gözümde.
öylesine yazdım bu yazıyı. karnım ağrıyor yine. varlığın her şeye yetiyor ve geçiyor ağrı yavaşça. bütünü verilenin kesrini bulmayı sen öğrettin bana. otobüste yer vermeyi, insanlara saygı duymayı, elinden gelenin en iyisini yapmak gerektiğini, kek yapmayı, ısıtılan pilava biraz su koymayı ve nicelerini sen öğrettin bana...
hislerine güvenip, o gün kürtaj masasından kalkıp, sana bu satırları yazmama imkan tanıdığın için benim annemsin. bana bu hayatı tanıttığın için her yılın annesisin... canınım biliyorum."
ayca yalti